Gebelikte 30. Hafta
Sevgili anne adayları gebeliğinizin 30. Haftasına geldiniz. Yani 7. ayın içerisindesiniz. Heyecanlı bekleyişinizin sonuna çok az bir zaman kaldı. Ortalama 10 hafta içerisinde bebeğinizi umarız sağlıkla kucağınıza alacaksınız. Bakalım bu haftada bebeğiniz ve sizde ne gibi değişiklikler yaşanıyor.
Bu haftaya geldiğinizde bebeğiniz ortalama olarak 1400 – 1500 gram ağırlığına varmış olur. Tabii bu bebeğe göre değişiklik gösterebilir. Bebeğinizin kilo alması bu haftadan itibaren çevresel şartlara ya da kendi genetiğine göre şekillenecektir. Her hafta ortalama olarak 200 – 300 gram bebeğinizin ağırlığına eklemiş olacaktır. Ve böylelikle yağ tabakası da artacak olup doğumdan sonra vücudunun ısı kontrolünü sağlaması da kolaylaşacaktır. Cilt altındaki yağ dokusunun artmasıyla bebekte ısı kontrolünü sağlayan lanugo isimli ince tüyler de dökülmeye başlayacak ve ısı kontrol görevi artık büyük oranda yağ dokusuna ait olacaktır.
Bu haftada bebeğinizdeki en önemli gelişimlerde bir tanesi artık mikroplara karşı savaşmasını sağlayacak kendi antikorlarını üretmeye başlamasıdır. Bebeğiniz kendi antikorlarını üretse de doğumdan sonra 6 ay boyunca sizin sütünüzde bebeğinize geçecek olan antikorlara da ihtiyaç duyacaktır.
Bu arada bu haftaya geldiğinizde 5 duyu organı da iyice gelişmiş olacaktır. Görme, duyma, tat alma gibi duyuları daha iyi algılamaya başlamıştır. Özellikle gözlerinin ışığa olan hassasiyeti iyice artmıştır. Bu nedenle bebeğiniz başını ışığın olduğu yöne doğru çevirebilir. Yani bu haftalarda bebeğinizin görme duyusu henüz çok keskin olmasa da gelişmeye devam etmektedir. Doğumdan sonra da gözleri yaklaşık olarak 20 – 30 cm mesafeye kadar odaklanabilecektir. Bu da bebeğinizi emzirme mesafenize denk gelmektedir.
Bu haftada bebek dış ortamları daha fazla hissetmeye ve olanlara tepki vermeye başlar. Tırnakları uzamaya devam ederken, kalıcı dişleri de gelişir ve damak altlarındaki yerlerini alır.
Gebeliğin 30. haftasında bebeğinizin beyni, beyin hücreleri de hızla gelişimine devam eder. Bu haftayla birlikte bebeğinizin beyin kıvrımları da oluşmaya başlar. Önceden daha düz kıvrımsız olan beyin yapısı yine görevlerini yerine getirmekteydi tabi ama daha basit bir yapıya sahipti. Şimdilerde biz yetişkinlerinki gibi cevize benzer yapıdaki şekli almaya başlamıştır. Bebeğiniz dış dünyaya bu dönemde adım atmaya karar verir ise yaşama şansı yüksektir ama bu durumda oksijen desteği almak zorunda olur ve bir yeni doğan yoğun bakım ünitesinde kontrol altında tutulması gerekir.
Bu dönemde bebeğinizin artık kasları da güçlenmeye başlamıştır dolayısıyla hareketleri de güçlenmiştir. Büyümesi ile birlikte hareket edebileceği alan daralsa da güçlü yumruk ya da tekmeleriyle sizi şaşırtabilir, bu hareketleriyle sizi uykunuzdan bile uyandırabilir.
- haftada başka bir önemli gelişme ise bebeğinizin kemik iliğinin alyuvar hücrelerinin üretim görevini üstlenmesidir. Bu gelişim de onun doğduktan sonra kendi gelişimini sağlayabileceği anlamına gelir.
Sevgili anne adayları sizde gerçekleşen olaylara göz atacak olursak öncelikle bu dönemde uyku problemlerinizin artmış olabileceğini söyleyebiliriz. Bu sebeple halsizlik, yorgunluk hissedebilirsiniz. Karnınızın büyümesi ve sizin de aldığınız kilolarla biraz daha ağırlaşmış olmanız söz konusudur. Ayakta durduğunuz zaman aşağı baktığınızda ayaklarınızı da göremiyor olabilirsiniz. Bu dönemde hızla büyüyen karnınız denge kurmanızı da zorlaştırabilir bu yüzden ani hareketlerden kaçınmalısınız.
Gebelik döneminizde en çok etkilenen sistemlerden birisi de sindirim sisteminizdir. Hayatınız boyunca karşılaşmadığınız sindirim problemleriyle karşılaşmanız bu dönemde mümkün. Kabızlık, mide yanması, hazımsızlık, şişkinlik, gaz artışı, bulantı, kusma gibi problemlerle karşılaşabilirsiniz. Araştırırsanız bu problemlerin çözümlerine de ulaşabilirsiniz.
Tüm bunların yanı sıra bu dönemde artan hormonlarınız nedeniyle duygusal gelgitler de yaşayabilirsiniz bu oldukça normaldir. Gebeliğin sonlarına da yaklaştıkça doğum korkunuz da başlamış olabilir. Bu dönemi mümkün olduğunca keyifle geçirmeli stresten uzak durmalısınız. Size iyi gelecek egzersizler yapabilir, dışarı çıkıp temiz havada yürüyüş yapabilirsiniz. Sevdiklerinizle buluşup muhabbet edebilir, bebeğinizi kucağınıza aldıktan sonraki dönem ile ilgili de bilgiler edinmeye başlayabilirsiniz. Bu aktiviteler sizi stresten uzak tutabilir, iyi hissetmenize yardımcı olur.
Son haftalarda beslenmenize de özen göstermeniz, çok daha fazla dikkat etmeniz gerekmektedir. Ara öğünleri de atlamadan beslenmeye özen göstermeli, günlük normal ihtiyacınızın 300 – 400 kalori fazlasını almaya gayret etmelisiniz. Bunun yanı sıra tükettiğiniz besinlerin besin değerlerinin yüksek olması da önem arz eder. Örneğin ara öğünlerde yoğurt ya da meyveli yoğurt tercih etmeniz probiyotiklerden faydalanmanızı sağlar ve vücudunuzda olumlu etkiye neden olur. Çok şekerli ve kalorili yiyeceklerden uzak durmaya özen göstermelisiniz. Ve tabii sıvı alımınız çok büyük önem arz etmektedir. Günde 8 – 10 bardak su içmeye çalışmalısınız.
Kordon kanı bankalarını mutlaka duymuşsunuzdur. Bu konuya da değinelim. Kordon kanı denilen şey bebeğinizin doğumundan sonra göbek kordonu ve plasentada kalan kandır. Bu kan kök hücre bakımından oldukça önemli bir kandır. Göbek kordon kanı, bir gün çocuğunuzu veya kardeşinizin, hayatını kurtarabilecek bir potansiyele sahiptir. Başta kan kanseri olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde kullanılır. Çocuğunuzun ileride kemik iliği nakli gerektiren herhangi bir hastalıkla karşı karşıya kalması durumunda ilik nakline gerek kalmaksızın önceden alınan bu kordon kanı içerisindeki kök hücreler ile tedavi edilmesi mümkündür.
Eğer kordon kanı aldırmak istiyorsanız önce doğumunuza yaklaşık 2 ay kala hepatit, AİDS, sifiliz gibi bazı bulaşıcı hastalıkların sizde olup olmadığı kontrol edilir. Sonrasında bebeğiniz doğar doğmaz, kordon kesildikten sonraki ilk 10 dakika içerisinde kordondan alınır. Bu kan, toplanmadığı zaman plasenta ile beraber çöpe atılır. Hem normal doğumda hem de sezaryen doğumda kordon kanı alınabilir. Kan, kordon kanı bankasına teslim edildikten sonra birtakım testlerden geçer ve laboratuvarda özel yöntemlerle işlenir. Uygun şartlarda dondurulur. Sonrasında ise kalıcı olarak saklanmaya başlanır. Bu saklamanın yıllık bir ücreti de bulunmaktadır. Saklanan bu değerli kök hücreler günün birinde gerekir ise çözdürülerek tedavi için kullanılabilir. Tabii umuyoruz ki buna gerek duyulmaz, böyle bir hastalık hiçbir çocuk yaşamaz ancak hayat bu bilinmez neler yaşanacağı. Olası bir durum için bu konunun kararını vermek tamamen size aittir. Bu konuda doktorunuzdan da fikir alabilirsiniz.