Kan uyuşmazlığı terimini kısaca açıklayacak olursak; anne ile yeni doğan bebeğin kan gruplarının uyuşmaması durumudur diyebiliriz. Yani kan uyuşmazlığı çiftler arasında oluşan bir durum olmayıp bebek ve anne arasında meydana gelen bir durum olmaktadır. Bebek ve annenin kan grubu birbirine uyuşmuyorsa uyuşmazlık vardır.
Kan protein temelli olarak ‘A’, ‘B’, ‘AB’ ve ‘O’ olmak üzere 4 ana grup içermektedir. Diğer etkili olan protein ise ‘’D’’ proteinidir. Bu proteinin olup olmaması Rh(-) ve Rh(+) durumlarını oluşturur. D proteini varsa Rh(+) , D proteini yoksa Rh(-) kişi anlamına gelmektedir.
Uyuşmazlık ise hamileliğin ikinci ayından sonra bebek anne ve babanın kan gruplarının barındırdıkları özelliklere göre şekillenmeye başlar. Bu kan gruplarını belirleyici faktörü rastgele ebeveynlerinden aldığı için, bebeğin kan grubu anne ve babadan farklılık gösterebilir. Aynı şekilde diğer doğacak kardeşlerde de kan grubu farklılığı olabilir. Bebekte Rh faktörü ebeveynlerine göre belirlenir. Eğer anne Rh(-) ise, bebek Rh(+) kan gruplu olursa uyuşmazlık ortaya çıkar.
Gebelikte bebek ile anne arasında plasenta vasıtasıyla Oksijen, Karbondioksit ve besin aktarımı olur ve bu olurken anne ve bebeğin kanı birbirine karışmaz. Fakat öldürücü yani fetal hücreler anne kanına karışabilir. Bu durum doğum esnasında olabileceği gibi aynı zamanda amniyosentez sırasında da olabilir. Amniyosentez sırasında 1 ml kan geçişi ile anne kan uyuşmazlığı için oldukça hassas bir yapıya girmiş olur. Başka bir şekilde açıklayacak olursak şöyle diyebiliriz ; Rh(-) anne, bebeğin Rh(+) olması fetal (öldürücü) hücrelere tehlike gösteren bir madde gibi davranır. Anne, bu fetal hücrelere karşı kendini korumak için antikor üretir. Bu antikorlar bebek ile anne arasındaki madde alış verişini sağlayan plasentadan bebeğe geçebilir. Ardından bu fetal hücreler bebeğin vücudunda bulunan kırmızı kan hücrelerini yok ederek parçalar. Bunun sonucu olarak bebekte sarılık oluşur. Bu durum doğum zamanında ve doğum esnasında çok yüksek düzeylerde olma ihtimaline sahiptir. Aldırma (kürtaj) ya da düşük olamadığı sürece ilk gebelikteki bebek uyuşmazlıktan etkilenmez. Bunun nedeni ise annenin antikor geliştirmesinin bu süreçte zaman almasıdır. Uyuşmazlığı belirtilerine değinecek olursak ; Rh uyuşmazlığı hafif ya da ölümcül semptomlara da neden olabilir. En hafif düzeyde olan uyuşmazlık belirtisi sonucu oluşan bebekte cilt ve gözün beyaz kısmında sararma yani sarılık, düşük kas tonusu yani hipotoni ve buna ek olarak uyuşukluk gösterilebilir.
Günümüz teknolojisinde basit bir kan testi ile annede duyarlılaşmanın olup olmaması tespit edilebiliyor aynı zamanda diğer gebeliklerde de bu tarz sorun yaşanacaksa öğrenilebilir. Tabi ki ilk gebelikte anne vücudunda duyarlılaşma olmayıp ilerleyen gebeliklerde uyuşmazlık kendini gösterebilir. Gelişen sağlık teknolojisi ile belirli ilaç ve iğneler dahilinde kontrol edilebilir hale gelinmiştir.
Çiftler arasında kan uyuşmazlığı varsa koruyucu iğneler yapılması gerekmektedir. Kimi doktora göre 28. Haftada yani doğuma yakın olan bu haftada koruyucu iğne yapmayı önerirler. Yani asıl amaç annenin duyarlılaşmasını engellemektir. İkinci gebelikte ikinci doz iğne gerekli olabilmektedir. Bazı doktorla ikinci dozu doğumdan sonra da önerebilmektedirler.
Kan uyuşmazlığı olan çiftin yeni doğan bebeğinin kan grubuna bakılır ve Rh (+) gruplu ise bir sonraki gebelikte etkilenme olmasın diye uyuşmazlık iğnesi yapılır. Tabi bebek Rh (-) ise bu iğneye gerek gerek duyulmaz
Anne vücudu duyarlılaşma gerçekleştiriyorsa anlaşılmalı ki bir sonraki gebelikte büyük risk mevcut yani riskli gebelik olacaktır. Bu tarz durumlarda annenin vücudundan bebeğe kan değişimi yapılır ya da erken doğum yaptırılabilir. Ayrıca bebek doğduktan sonrasında da kanı değiştirilmesi gerekebilir durumlar da olabilir.